Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Ada’daki BM Barış Gücü’nün (BMBG) görev süresini 31 Ocak 2017 tarihine kadar uzatan Kararı’nı (S/2016/2300) 26 Temmuz 2016 tarihinde oy birliği ile onaylayarak kabul etmiştir.

BMGK’nin BMBG’nün görev süresini uzatan kararında Rum yönetiminden “Kıbrıs Hükümeti” olarak bahsetmesi Ada’daki gerçekleri yansıtmamaktadır. 1963 yılı itibarıyla meşru hükümeti silah zoruyla gasp etmiş bulunan Kıbrıs Rum yönetiminden ‘hükümet’ olarak bahsedilmesi Kıbrıs Türk tarafı açısından kabul edilebilir bir tanımlama değildir. Kıbrıs Rum Yönetiminin Ada’nın güney kesimini idare ve temsil ettiği, Ada’nın kuzeyinde hiçbir otoritesi bulunmadığı, Kuzey Kıbrıs’taki tek yetkili otoritenin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti makamlarının olduğu ve Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türkleri hiçbir şekilde temsil etmediği aşikârdır.

Kararda BMBG’nün görev süresinin sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin rızası çerçevesinde uzatılmakta olduğu belirtilmektedir. Benzer şekilde BMBG’nün Ada’da görev yapacak yetkililerinin atanma prosedürlerine de Kıbrıs Türk tarafı müdahil edilmemektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, BMBG’ne ilişkin kararlarda Kıbrıs’ta eşit iki taraf olduğu gerçeğini gözardı ederek sadece Rum tarafının rızasını aramaktadır. Bu vesileyle yaşanmakta olan ciddi eksiklik, yanlı ve yanlış tutumun sona erdirilmesi için ilgili BM yetkililerine bir kez daha çağrıda bulunuyoruz. Bilinmelidir ki, Kıbrıs’taki eşit taraflardan birine devlet, diğerine toplum muamelesi yapılmaya devam edildiği sürece Ada’da kabul edilebilir adil ve kalıcı bir anlaşmaya varılması mümkün olmayacaktır.

Kararda devamla, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum Liderlerin 11 Şubat 2014 Ortak Açıklaması temelinde yaptıkları 15 Mayıs 2016 tarihli ortak açıklamalarında kaydedilen müzakere sürecine bağlılığın ve bunun yanında açıklamanın akabinde taraflar arasında devam eden müzakere sürecinde kaydedilen ilerlemenin memnuniyetle karşılandığı ifade edilmektedir. Bununla birlikte, 2016 yılı sonuna kadar bir çözüme ulaşılması yönünde Liderler tarafından beyan edilen ortak niyete Kararda açıkça atıfta bulunulmamış olması maddi bir eksiklik teşkil etmektedir.

Güvenlik Konseyi’nin, iki toplumlu, iki kesimli ve siyasi eşitliğe dayalı kapsamlı bir çözüme henüz ulaşılmadığını hatırlatarak bir önceki kararında olduğu gibi uluslararası toplumun müzakerelere atfettiği öneme değinmiş olması olumlu olarak değerlendirilmektedir. Bu çerçevede, kararda özlü müzakereleri yoğunlaştırması yönünde her iki tarafa çağrı yapılmaktadır. Açıkça belirtmek gerekir ki, Kıbrıs Türk tarafı bu yönde üzerine düşeni yapma kararlılığını muhafaza etmektedir. Bu konuda telkinde bulunulması gereken taraf Kıbrıs Türk tarafı değil, Kıbrıs Rum tarafıdır.

Güvenlik Konseyi Kararı’nda, bir önceki kararda olduğu gibi henüz hayata geçmemiş olan Güven Artırıcı Önlemlerin hayata geçirilmesi çağrısı yapılmaktadır. Ancak anılan Güven Artırıcı Önlemlerin neden bir türlü hayata geçirilmediği veya bu konuda anlamsız bir şekilde Rum tarafının gerekli adımları atmadığına değinilmemektedir. Bu vesileyle, iki taraf arasında mutabık kalınan ve henüz hayata geçirilmemiş Güven Artırıcı Önlemlerin bir an önce uygulamaya konulabilmesi için gerek yapıcı önerilerimiz gerekse uzlaşıcı yaklaşımımıza Kıbrıs Rum tarafının da benzer tutum sergilemesi gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Kuşkusuz ki, Güven Artırıcı Önlemlerin Ada’da nihai bir anlaşma sağlanmasına ve varılacak anlaşmanın uygulanmasına önemli katkısı olacaktır.

Ara Bölge’nin statüsüne ilişkin Kararda yapılan atıflarda yalnızca askeri statükonun ihlali iddialarına yer verilirken, Kıbrıs Rum tarafının gerek Pile’deki izinsiz olarak faaliyet gösteren üniversite, gerekse kumarhanelerin yarattığı ihlaller göz önünde bulundurularak bu çağrının daha ziyade Kıbrıs Rum tarafına yöneltilmemiş olması dengesiz bir yaklaşım teşkil etmektedir.

Ara Bölge’de halen bulunan mayınların temizlenmesine yönelik yapılan çağrı bağlamında, Kıbrıs Türk tarafının Rum tarafıyla işbirliği yapılarak tüm mayınların temizlenmesi yönündeki önerisinin baki olduğu ancak karşı taraftan yanıtsız bırakıldığı hatırlanmalıdır.

Kararda her yıl mutat olduğu üzere BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’taki Birleşmiş Milletler Barış Gücü ile ilgili son (S/2016/598) ve (S/2016/599) Raporlarının memnuniyetle karşılandığı ifade edilmektedir. Bu kapsamda, Kıbrıs Türk halkı üzerindeki izolasyondan yalnızca Kıbrıslı Türklerin bir endişesi olarak bahsedilmesine ilişkin hususlar BM nezdinde yeniden kayda geçirilmiştir. Kıbrıs Türk halkının günlük hayatını ciddi şekilde etkileyen kısıtlamalardan sadece bir endişe olarak bahsedilmeye devam edilmesi Kıbrıs Türk halkı tarafından kaygı ile karşılanmaktadır.

Kıbrıs Türk tarafı olarak, muhataplarımızdan aynı tutumu görmememize rağmen izlemekte olduğumuz yapıcı ve çözüm hedefli tutumun BM Güvenlik Konseyi kararlarına yansıtılmasını ve uzun yıllardır haksızca dünya arenasından koparılan Kıbrıs Türk halkının hak ettiği konuma getirilmesi yönünde tavır sergilemesini murat ettiğimizi hatırlatmayı elzem görmekteyiz.

27 Temmuz 2016

Lefkoşa.