Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında imzalanan “Akdeniz’de Kıta Sahanlığı Sınırlandırması Hakkında Anlaşma”nın Türkiye tarafından Birleşmiş Milletlere bildirilmesi sonrasında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin göstermiş olduğu tepki Rum Yönetimi’nin tek yanlı bir irade beyanından öte bir anlam veya değer taşımamaktadır.

Kıbrıs’ın doğal kaynakları her iki halka aittir. GKRY kendi tek taraflı adımlarını sürdürürken Kıbrıslı Türkler’in Ada’nın doğal kaynakları üzerindeki hak ve çıkarlarını korumak yönünde sürdürdüğü faaliyetlere itiraz hakkı bulunmadığını artık algılamalı ve kendinde gördüğü tüm hakların adanın eşit sahibi olan Kıbrıslı Türklerde de olduğunu göz ardı eden bilinen tutumunu artık terk etmelidir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında 21 Eylül 2011 tarihinde imzalanan “Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması” tamamıyla Kıbrıs Rum tarafının 19 Eylül 2011 tarihinde Kıbrıslı Türklerin varlığını gözardı ederek sondaj faaliyetlerine başlaması üzerine, Kıbrıslı Türklerin meşru hak ve çıkarlarını korumak için atılmış bir adımdır. Söz konusu anlaşma neticesinde yapılan faaliyetlerin halen devam eden kapsamlı çözüm müzakerelerinin BM parametreleri zemininde adil ve kapsamlı bir çözümle gecikmeden sonuçlanması yönünde gösterdiğimiz kararlılığımızı etkilemeyeceği sürece verdiğimiz samimi güçlü destekten aşikardır.

Adanın iki eşit ortağından biri olan Kıbrıs Türk halkı, her konuda olduğu gibi, adanın deniz yetki alanlarında bulunan doğal kaynakların araştırılması, çıkarılması ve işletilmesinde de eşit ve meşru haklara sahiptir. Ada’nın doğal kaynaklarının paylaşımının karşılıklı diyalog ve iyi niyetle çözümüne inancının bir göstergesi olarak Kıbrıs Türk tarafı 24 Eylül 2011 ve 29 Eylül 2012 tarihlerinde BM Genel Sekreteri aracılığıyla Rum tarafına Ada’nın doğal kaynaklarının iki taraf arasında hakkaniyete uygun olarak paylaşılmasını öngören önerilerde bulunmuş ancak bunlara olumlu karşılık vermeyen GKRY, devam eden müzakere sürecine rağmen tek yanlı sürdürdüğü faaliyetlerinde bir değişiklik yapmamıştır.

GKRY yetkilileri, Kıbrıslı Türklerin haklarını gözardı ederek, hidrokarbon arama/çıkarma faaliyetlerine, ısrarla devam etmektedir. Bu tek taraflı faaliyetlere ara vermek bir yana, GKRY yetkilileri, 2014 yılında uluslarararası şirketlerle yeni sondaj faaliyetlerine başlanacağını duyurmuştur. Tüm bu tek yanlı adımlara rağmen Rum tarafının son olarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafından TPAO’ya verilen ruhsat sahalarında yürütülen sismik araştırma faaliyetlerine de BM nezdinde itiraz etmesi kabul edilebilir bir yaklaşım değildir.

Bu vesileyle, GKRY’yi bir kez daha, Ada’da kalıcı ve kapsamlı bir çözümün temin edilmesi yönünde yapıcı adımlar atmaya ve kapsamlı çözüme ulaşana kadar hidrokarbon arama/çıkarma faaliyetlerinin karşılıklı mutabakatla belirlenecek ortak bir zeminde yürütülmesi yönünde katkı koymaya davet ediyoruz.