Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 12 Mayıs 2014 tarihinde IV. Rum başvurusunun tazminat boyutuna ilişkin açıkladığı karar, içerik ve usul bakımından hatalıdır. AİHM’in, tazminattan yararlanabilecek olası kişiler belirlenmeden ve esasa yönelik kararın üzerinden 13 yıl geçtikten sonra tazminata hükmetmesi meşru zeminden yoksundur.

Mahkeme, gerek Rum gerekse Kıbrıslı Türk kayıp şahıslarla ilgili olarak esas kararın alındığı 2001 yılından sonra, Kayıp Şahıslar Komitesi tarafından kaydedilen gelişmeleri ve kayıp şahıslar konusunun çözümlenmesi için karşılıklı olarak atılan adımları görmezden gelerek tazminata temel oluşturan nedenlerin büyük oranda giderilmiş olduğunu kararında dikkate almamıştır.

Ne yazık ki AİHM, Varnava kararında uygulamış olduğu kıstasları 1963 – 1974 yılları arasında kaybolan Kıbrıslı Türkler için uygulamamış ve kayıp Kıbrıslı Türklerle ilgili yaraları bu kararıyla daha da derinleştirmiştir.

Kapsamlı çözüm müzakerelerinde kritik bir aşamaya geçildiği böylesi bir dönemde AİHM’in açıklamış bulunduğu hakkaniyetten yoksun bu karar uluslararası camiadan beklediğimiz hassasiyeti karşılamaktan uzaktır.

Ada’da ihtiyaç duyulan kapsamlı çözümdür. Bu süreçte iki tarafın rızası ile ulaşılacak kalıcı çözüm dışında, Ada’da yaşanan tarihsel gerçekleri göz ardı ederek alınan bu ve bunun gibi tek yanlı kararların devam eden müzakere sürecini olumsuz etkileyeceği aşikârdır.

Beklentimiz, özünde siyasi bir sorun olan Kıbrıs meselesine, sonuç vermesi mümkün olmayan karşılıklı davalarla değil, kapsamlı çözüme hizmet edecek liderlik ve siyasetler ile yaklaşılmasıdır. Dışişleri Bakanlığı olarak iki taraf arasında Birleşmiş Milletler çatısı altında sürdürülmekte olan müzakerelerinin en kısa sürede başarıya ulaşması için her türlü katkıyı koymaya devam edeceğiz.