Bakan Çolak’ın, “Hellim’in coğrafi işaret tescilinin sosyo ekonomik önemi” konulu panelde yaptığı konuşmanın tam metni
“Müzakerelerin çok kritik bir aşamaya geldiği bu günlerde, Kuzey Kıbrıs Türk halkı olarak ülkemizin kültürel yapısına, tarihine ve buna bağlı olarak günümüze kadar gelen ve halen halkımız tarafından geleneklerimize göre üretilen ürünlerimize sahip çıkmamız; hem ekonomimiz açısından, hem de adadaki varlığımızın ispatı açısından büyük önem arz etmektedir. Bu meyanda Kıbrıs Türk Sanayi Odası’na geleneksel ürünlerimizin tescil kaydına sahip çıkmak için özellikle hellimin tescili sürecinde yaptıkları çalışmalardan dolayı bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
Hellim, adada yaşayan her iki toplumun sahip olduğu geleneksel bir ürün olmasının yanı sıra, hiç kuşkusuz ülkemiz ekonomisi açısından hayati bir önem arz etmektedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin toplam ihracatının dörtte birini ihtiva eden hellim, aynı zamanda nüfusumuzun yaklaşık yüzde 17’sine de iş imkanı sağlamaktadır.
Malumlarınız olduğu üzere, güney Kıbrıs Rum yönetimi hellimin coğrafi tescili amacıyla Avrupa Birliği Komisyonu’na başvuruda bulunarak, hellim üretimi ve denetiminin sadece “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin hakimiyeti altında olan tüm bölgeler” ibaresi altında tanımlanmasını talep etmiştir.
Bu aşamada tarafımızca Komisyon’a yapılan başvuruda kuzeydeki denetimlerin Rum Bakanlığı’nca yapılmasının mümkün olmadığı bildirilmiş, görüşümüz komisyonca benimsenmiş ve ara formüller aranmaya başlanmıştır.
Bu bağlamda, Avrupa Birliği Komisyonu başkanı Juncker’in, 16 Temmuz 2015 tarihinde liderlerle görüşmesi sonucunda hellim üretimi ve tescili konusunda “özel bir durum” oluşturulması yönünde ortak bir uzlaşı kağıdı geliştirilmiştir.
Bu uzlaşı neticesinde kuzeydeki denetimler için Komisyon tarafından onaylanıp atanacak bağımsız bir kurumun görevlendirilmesi kabul edilmişti. Komisyon bu çerçevede Yeşil Hat Tüzüğü’nde yapılması öngörülen değişikliğe ilişkin taslak bir metin hazırlamış ve hellimin coğrafi tescili ile söz konusu Yeşil Hat Tüzüğü’ndeki değişikliklerin eş zamanlı olarak ele alınıp ilerlemesini öngörmüştür.
Bu aşamadan sonra Güney Kıbrıs Rum yönetimi, Avrupa Komisyonu ile bu uzlaşı belgesi üzerinden yaptığı müzakerelerde, egemenlik haklarının olumsuz anlamda etkilendiğini iddia ederek 4 konuda değişiklik talep etmişti. Bu talepleri kısaca özetlersek:
- Hellim menşe isminin bu şekilde tescilinin, adadaki diğer ürünleri kapsayacak şekilde değil sadece ve sadece hellim için olması gerektiği,
- Kıbrıs Türk tarafınca üretilecek olan hellimin Yeşil Hat Tüzüğü’nde yapılacak değişikliklere ek olarak, Rum tarafının öngördüğü “yasal limanlardan” ihraç edilmesi gerektiği – ki bu da Kıbrıslı Türklerin kendi limanlarından doğrudan ticaret yapma imkanını ortadan kaldırmaktadır-;
- Güney Kıbrıs, Komisyon’un hellimle ilgili denetim önerisinde yer alan üye devletlere ait yetki konusunun Komisyonca paylaşılması hususunun AB ilkelerine aykırı olduğu ve egemenlik haklarına halel getireceği,
- ve yine egemenlik haklarının sulandırılacağı iddiasıyla denetim raporlarının sadece Güney Kıbrıs ve eş zamanlı olarak Brüksel tarafından doğrudan alınması gerektiği, takdir edileceği üzere, bu uygulama çerçevesinde Kıbrıs Türk tarafı süreç içerisinde yer almayacaktır.
Gelinen süreçte Komisyon’un Rum tarafının itirazlarını dikkate alarak bir metin hazırladığı ve Konsey’e havale ederek konuyu daha fazla tartışmaya izin vermeyen bir tutumla sonuçlandırma yönüne gitmeyi tercih ettiği görülmektedir.
Hellim üretiminin tescil ve denetim konusunun güven artırıcı önlemler çerçevesindeki anlayışla çözüme kavuşturulmasının, bu anlayışla her iki tarafın ekonomik olarak menfaatine olacak bir şekilde sonuca varılmasının, müzakere sürecine de olumlu olarak yansıyacağı kesindir.
Bu aşamada Komisyon’un hellimin menşe korumalı ürün olarak tescili hususunda Rum tarafının talebi doğrultusunda alacağı bir karar, Kıbrıs müzakereleri sürecinde elde edilen yapıcı atmosfere katkı sağlamayacaktır.
Rum kesimi üretim ve denetim konusunda Türk tarafı ile işbirliğine yanaşmadığından, Avrupa Birliği Komisyonu’nun bu süreçte Yeşil Hat Tüzüğü uygulamalarını da göz önünde bulundurması gerekmektedir. Kuzey Kıbrıs’ta ilgili odalarımızın, Tarım Bakanlığı’mızın ve kuzeyde mali yardımları denetleyen Avrupa Birliği’nin de içinde bulunacağı bir denetleme kurulunun oluşturulması daha doğru olacaktır.
Müzakere sürecinde gelinen aşamada Avrupa Birliği Komisyonu’nun Kıbrıslı Türklerin de adada Kıbrıslı Rumlar gibi eşit haklara sahip olduğu gerçeğinden hareket etmesi beklentimizdir. Kıbrıs Türk tarafı olarak da ilgili tüm kesimlerin haklı itirazlarımızı etkin bir şekilde her seviyede savunması gerektiğine inanmaktayım.
Beni dinlediğiniz için çok teşekkür eder ve Sanayi Odası’na da çalışmalarında başarılarının devamını temenni ederim.”