Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin BM Barış Gücü faaliyetlerine ilişkin raporu (S/2015/17) hk.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin BM Barış Gücü faaliyetlerine ilişkin raporu (S/2015/17) hk.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin 21 Haziran-15 Aralık 2014 dönemini kapsayan BM Barış Gücü faaliyetlerine ilişkin raporu (S/2015/17) bugün yayınlanmıştır.

Kıbrıs Türk tarafının iyi niyet ve işbirliğine yönelik sürdürmekte olduğu kararlı tutumunun neticesinde ortaya çıkan bazı olumlu unsurlara yer verilmesine karşın, anılan raporda eksiklikler ve hatalar bulunmaktadır. Bu bağlamda, kapsamlı çözüm müzakereleri ve doğal kaynaklar konularına birlikte atıf yapılan ve dolayısıyla raporun en can alıcı bölümlerinden birisi olan 26. paragraf, tüm uyarılarımıza rağmen, yaşanan gelişmeler çerçevesinde objektif ve adil bir dille kaleme alınmamıştır. Nitekim, bahsekonu paragrafta doğal kaynaklar hususunun Türkiye ile GKRY arasında bir konu olarak resmedilmeye çalışılması ve bu bağlamda ada ve çevresindeki doğal gaz kaynaklarında eşit ve tabii hak sahibi olan Kıbrıs Türk tarafına herhangi bir atıfta bulunulmaması kabul edilemez bir durum teşkil etmektedir. Keza, Türkiye’nin yayınlamış olduğu seyrüsefer bildiriminin (Navtex), Rum tarafının adanın doğal kaynakları hususunda ısrarla yürütmekte olduğu tek taraflı faaliyetler neticesinde Kıbrıs Türk tarafının talebi üzerine ve Kıbrıs Türk tarafı adına yayınlandığının da belirtilmemiş olması raporun bu konudaki olgulardan ne kadar uzak olduğunun başka bir kanıtıdır. Bu durum, adadaki iki toplumun ortak malı olan doğal gaz konusunda işbirliği anlayışından ısrarla kaçınan Rum tarafını bu olumsuz tutumunu sürdürmesi yönünde ne yazık ki cesaretlendirmektedir.

Yine aynı paragrafta, kapsamlı çözüm müzakerlerinde yeni bir aşamaya geçileceği bir dönemde görüşmeleri tek taraflı bir şekilde askıya alan Rum tarafına önkoşulsuz masaya dönmesi yönünde açık bir çağrı yapılmak yerine, konunun iki tarafı aynı pozisyona koyan çok genel ifadelerle geçiştirilmeye çalışılması gerçekleri yansıtan ve hakkaniyetli bir yaklaşım değildir. Bu bağlamda, müzakerelerin tekrar başlamasına yönelik taraflara yapılmış olan çağrının tek muhatabı Kıbrıs Rum tarafıdır.

Raporda bir yandan adadaki statükonun devam ettirilemeyeceği yönünde ifadelere yer verilirken, diğer yandan Rum tarafına gerek kapsamlı müzakereler gerekse doğal kaynaklar hususunda Kıbrıs Türk tarafıyla ortaklık ve işbirliği zemininde hareket etmesinin beklendiği yönünde herhangi bir mesaj verilmemiş olması, statükonun değişmesi gerektiğine ilişkin tespitin sadece sözde kalmasına neden olmaktadır.

Adadaki statükonun ana unsurlarından birisi olan ve hiçbir hukuki veya etik dayanağı bulunmayan Kıbrıs Türk halkı üzerinde uygulanan izolasyonun daha fazla gecikmeden kaldırılması, adadaki iki taraf arasında işbirliği ve ortaklık anlayışının yerleşmesini sağlayacak bir diğer önemli unsurdur. Bu bağlamda, son dönemdeki BMBG raporlarında yer almayan Kıbrıs Türk toplumunun ekonomik gelişimini önleyen kısıtlama ve engellerin kaldırılmasına yönelik son rapordaki atfı not eder, bu çerçevede başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, uluslararası camiaya izolasyonun tüm boyutlarıyla daha fazla gecikmeden ortadan kaldırılmasının insani bir sorumluluk olduğunu ve bu yönde atılacak adımların kapsamlı bir çözüme katkı sağlayacağını hatırlatır, Kıbrıs Türk tarafının sonuç odaklı çabalarının kesintisiz devam edeceğini bir kez daha ifade ederiz.