Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Ada’daki BM Barış Gücü’nün görev süresini 31 Temmuz 2015 tarihine kadar uzatan 29 Ocak 2015 tarihli Kararı’nda (2197/2015) Kıbrıs’ta bulunan Birleşmiş Milletler Barış Gücü ile ilgili BM Genel Sekreteri raporunun memnuniyetle karşılandığı ifade edilmektedir. Bahse konu raporunda BM Genel Sekreteri, Kıbrıs Türk halkı üzerindeki izolasyona atıfta bulunmuş ve bu kısıtlamaların kaldırılması gerektiğini vurgulamıştır. Bununla birlikte BM Güvenlik Konseyi’nin de Kıbrıs Türk halkı üzerindeki uygulanmaya devam eden haksız ve gayri meşru izolasyona son verilmesi gerektiğine dair açık atıf yapmamış olması kararı tutarsız ve eksik kılmıştır. Yine anılan kararda, mutat olduğu üzere yer alan sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti”ne yapılan atıf ve Kıbrıs Türk tarafının BM Barış Gücü’nün görev süresinin uzatılmasına ilişkin rızasına yer verilmemiş olması kabul edilebilir bir yaklaşım olmadığı gibi, Kıbrıs adasının tarihi, hukuki ve siyasi gerçekleriyle de tamamıyla ters düşmektedir.

BM Güvenlik Konseyi kararında kapsamlı çözüm müzakerelerinin en erken bir zamanda başlamasına yönelik yapılan çağrının muhatabının müzakere masasını terk eden Kıbrıs Rum Liderliği olduğu açıktır. Konsey kararında müzakerelerin başlaması için bir ön şart olarak yorumlanabilecek herhangi bir yazımdan özenle kaçınılmış olması, Konsey’in bu yöndeki beklentisinin en açık göstergesidir.

Beklentimiz, Rum liderliğinin bu çağrının gereğini ivedilikle yerine getirerek hiçbir ön şart ileri sürmeden müzakere masasına geri dönmesi ve samimi bir tutum sergilemek suretiyle eşitlik ve uzlaşı temelinde kapsamlı bir çözüme varılmasını mümkün kılmasıdır. Kıbrıs Türk tarafı, BM Genel Sekreteri’nin İyi Niyet Misyonu çerçevesinde, yerleşmiş BM parametreleri, iki taraf arasında varılan uzlaşılar ve 11 Şubat 2014 tarihli Ortak Açıklama temelinde müzakerelerin ivedilikle başlatılarak belirli bir zaman çerçevesi içerisinde sonuçlandırılması yönündeki kararlılığını en güçlü şekilde korumaktadır.