Dışişleri Bakanı Nami: “50 yıl fazlasıyla yeter”
Dışişleri Bakanı Özdil Nami, Kıbrıs sorununun 50’inci yılını doldurduğuna dikkat çekerek, “50 yıl fazlasıyla yeter” dedi.
Dışişleri Bakanı Özdil Nami ve Türkiye AB Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu, Akademi Kıbrıs Gelişim Platformu’nun düzenlediği “Çözüme Doğru Kıbrıs” isimli panele konuşmacı olarak katıldılar.
Dışişleri Bakanı Özdil Nami panelde yaptığı konuşmada, Kıbrıs sorununun 50’inci yılını doldurduğuna dikkat çekerek, “50 yıl fazlasıyla yeter” dedi. Nami, yarım yüzyıldır devam eden Kıbrıs sorununda, Kıbrıs Türk halkının birçok acıya ve kayba maruz kaldığını, her türlü zorluğa direndiğini ifade ederek, “Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulma çabalarının hız kazandığı ve gerek içte gerekse de dışta daha görünür olduğu bir dönemin içerisindeyiz. Tüm gayemiz ve samimi uğraşımız; bu makûs kaderi değiştirerek, bu çabaların sonuç vermesine ve adanın ortakları olan Kıbrıslı Türklerle, Kıbrıslı Rumların birlikte barış içerisinde yaşayabilecekleri birleşik bir Kıbrıs’ın yaratılmasına odaklanmış durumdadır” diye konuştu.
Sorunun çözümlenmesi yönünde ortaya çıkan fırsatın değerlendirilmesi gerektiğini kaydeden Nami, “Artık fırsatları kaçırma lüksümüz yoktur, çünkü bırakın bir 50 yıl daha, Kıbrıs sorunun artık bir gün bile hayatlarımızı olumsuz bir şekilde etkilemesine tahammülümüz kalmamıştır” dedi.
Kıbrıs’ın jeopolitik önemine de değinen Nami, ada etrafında cereyan eden olayların, 2004 Annan Planı döneminde olduğu gibi yeniden ivme kazanmasını ve çözüme katkı koymasını temenni etti.
Güney Kıbrıs’ın tek yanlı olarak Doğu Akdeniz’de petrol ve doğal gaz aramasını, müzakere sürecine olumsuz yansıdığını söyleyen Nami, “Kıbrıslı Türklerin ada üzerindeki eşit haklarının görmezden gelinmesi çözüm çabalarının ruhuna aykırıdır, biz bu durumun ihtilafa yol açmasını değil, barışa hizmet etmesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
Nami, Kıbrıs sorununun çözümlenmediği sürece, hem Türkiye AB ilişkilerini, hem de NATO ve AB stratejik işbirliğini olumsuz etkilemeye devam edeceğine de vurgu yaptı.
Nami, 2008 yılında başlayan müzakere süreci hakkında da bilgi vererek, elde edilen bu fırsatın en iyi şekilde değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.
Kıbrıslı Türklerin AB’ye uyum sürecine yönelik olarak Türkiye’nin desteğinin önemine vurgu yapan Nami, Kıbrıs Türklerine AKPA’da sağlanan temsiliyetin benzerinin gerçekleşmesi için çalışmaların yoğunlaştığını kaydetti.
Nami, tüm çabaların Kıbrıslı Türklerle Rumların çözüm vasıtasıyla birlikte dünyaya bütünleşmesine yönelik olduğunu belirterek, “yaşanmış olan toplumsal travmalar ve halen ilişkileri tazelemekte olan korkular, savaşla çalkalanmış olan toplumların kaderinin parçasıdır ancak biz bunu değiştirmekle yükümlüyüz. Yeni nesillere geleceklerine güvenle bakabilecekleri, sorunla değil barışla özdeşleşen bir Kıbrıs bırakmak en meşru görevimiz olmalıdır” dedi.
Güney Kıbrıs’ın aynı zamanda Türkiye’nin AB ile yürüttüğü üyelik müzakerelerini de bazı başlıkların açılmasını engellemek suretiyle kesintiye uğrattığına dikkat çeken Nami, bu durumun kabul edilebilir olmadığını, ancak Kıbrıs sorunu çözülmeden, bu sorunların ortadan kalkmasını da beklemenin gerçekçi olmayacağını söyledi.
Nami, bu çerçevede çözümün rolünün kilit olduğunun yadsınamaz bir gerçek olduğunu kaydetti. Çözüm fırsatının en iyi şekilde değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Nami, AB ile yapılan uyum çalışmalarına da önem verdiklerini ve bu yönde çalışmalar yaptıklarını ifade ederek, uyum konusunda yapılan çalışmaları anlattı.
Nami sözlerini şöyle tamamladı:
“Attığımız tüm bu adımlar ve gösterdiğimiz çabalar Kıbrıs sorununun on yıllardır süregelmesiyle oluşan mağduriyetin ortadan kalkmasına ve Kıbrıslı Türklerle Rumların çözüm vasıtasıyla birlikte dünya ile bütünleşmesine yöneliktir.”
ÇAVUŞOĞLU
Türkiye AB Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu’da panelde yaptığı konuşmada Türkiye’nin KKTC’ye her alanda destek verdiğini, özellikle eğitim ve turizm alanında yatırımların olduğunu, öğrenci sayısının, otel yatırımlarının artırıldığını, maddi destek verdiklerini, su ve enerji konusunda da yatırımların olduğunu işaret ederek, özellikle asrın projesi olan su projesinin 20 Temmuz tarihine yetiştirilmesi için çalışıldığını vurguladı.
Türkiye’nin Kıbrıs’ta çözümü desteklemesinin “Kıbrıs satılıyor” anlamına çekildiğini, fakat Türkiye’nin Kıbrıs’ta çözüm sürecine her zaman destek olduğunu belirten Çavuşoğlu, Kıbrıs’ta barış için desteğin süreceğini, 2004 yılında alınan referandum desteğinin Türkiye ve KKTC’deki “Kıbrıs satılacak” imajını değiştirdiğini kaydetti.
Çavuşoğlu, ada ve Türkiye’de barış istemeyen olabileceğini, ancak referandumda halk desteğinin önemli olduğunu, ayrıca bu referandumda Kıbrıs’ta kimin barış istemediğini gösterdiğine dikkat çekti.
Kıbrıs’ta şimdi kalıcı, adil, sürdürülebilir ve iki halkın da çıkarlarını koruyan bir barış istediklerini ifade eden Çavuşoğlu, bunun dışında bir barışın referandumda kabul görmeyeceğine vurgu yaptı.
Çavuşoğlu, liderlerin üzerinde anlaştığı ortak metnin de barış ve müzakereler için bir temel olduğunu belirterek, bu ortak metinde tüm kesimlerin katkıları olduğunu vurguladı. Kıbrıs konusunun her zaman Türkiye’nin AB üyeliği önüne çıkarıldığını, ancak başka ülkelere bunun yapılmadığını ifade eden Çavuşoğlu, Rum kesiminin AB’ye alınmasının uluslararası hukuka aykırı olduğunu, siyasi hata olduğunu ancak AB’nin bunu, Rum tarafını çözüm olmadan AB’ye aldıktan 3-4 yıl sonra anladığını, ancak iş işten geçtiğini kaydetti.
Kıbrıs’ın, her zaman Türkiye’nin önünde olmasına rağmen adada kalıcı barışı desteklediklerini ifade eden Çavuşoğlu, AB’nin olumsuz yansımalarını, Türkiye’nin AB müzakere sürecinde, KKTC’nin de burada hissettiğini, ambargolarla hissettiğini belirtti.
Çavuşoğlu, Türkiye’nin AB ile Kıbrıs konusunda yaşadığı krizleri ve açılamayan durdurulan fasılları hatırlatarak, AB’den beklentilerinin bu çözüm sürecinde KKTC’ye verdiği sözleri yerine getirmesi, katkı sağlaması olduğunu söyledi.
KKTC’de her kesimin barış istediğini, bu yüzden kendilerinin de her kesimden beklentisinin Kıbrıs’ta barışı desteklemesi olduğunu belirten Çavuşoğlu, birlikteliğin devam etmesi halinde çözüme ulaşılacağını, Türkiye’de de 2004’teki havanın yumuşadığını, AB’nin de artık destek vermesi gerektiğini vurguladı.
Çavuşoğlu, güven yaratıcı adımlar kapsamında, AB’nin 2004’te aldığı, “ambargoları kaldırma kararını” uygulayabileceğini, Mali Yardım Tüzüğünü tam uygulayabileceğini, Türkiye’nin de KKTC’ye her türlü desteği vereceğini kaydetti.
AB’nin desteğini artırması gerektiğini, Doğruda Ticaret Tüzüğü’nün artık kabul edilmesi gerektiğini, AB’nin adımlar atabileceğini ifade eden Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
“Biz Kıbrıs’ta barış sürecinin BM çatısı altında ve himayesinde olmasını arzu ediyoruz. Yunanistan’da destek verir, Türkiye’de destek verir, AB’de destek verebilir ama artık Güney Kıbrıs Rum Yönetimi AB’ye üye olduğu için masada olması doğru değildir, çünkü taraf olur. Eğer iki taraf da üye olsaydı veya olmasaydı pekala AB’de objektif bir şekilde üçüncü bir kurum olarak destek verebilirdi. Ama AB’nin şimdi danışmanlık yapması lazım çünkü özellikle biz bu anlaşma sağlandıktan sonra bu anlaşmanın, çözümün, AB’nin birincil hukukuna dahil olmasını istiyoruz. 2004 yılındaki kabul edilen delegasyonların, özellikle mülkiyet konuları, garı menkul alımları, oturum izinleri ile ilgili kısıtlamaların garanti altına alınmasını istiyoruz.”
Çavuşoğlu, Avrupa Parlamentosu’nun 2 sandalyeyi KKTC milletvekillerine vermesi gerektiğini de vurguladı. KKTC milletvekillerinin son derece demokratik bir şekilde seçildiğini ifade eden Çavuşoğlu, barış konusunda herkesin samimi olması durumunda bu kez barışın adaya geleceğine inandığını, herkesin umutlu olduğunu vurguladı.
Atina’da bulunduğu temaslar sırasında herkesi umutlu gördüğünü, herkesin “bu kez bu fırsatı kaçırmayalım” dediğini, Türkiye’nin zaten kararını verdiğini, AB’nin siyasi desteğini verdiğini, BM’nin ciddi destek verdiğini, Amerika gibi güçlü ülkelerin de desteği olduğunu işaret eden Çavuşoğlu, “Bu sefer biz umutluyuz. Rum tarafının da artık barışa daha sıcak baktığını söyleyebiliriz” dedi.
Rum lider Anastasiades’in de daha önceki Rum liderlere göre bir adım önde olduğunu ifade eden Çavuşoğlu, liderlerin ve müzakerecilerin daha sık görüşmesini, müzakerelerin bir takvime bağlanmasını istediklerini kaydetti.
Sürece AKEL ile DİSİ’nin destek vermesinin önemine vurgu yapan Çavuşoğlu, bulunacak bir anlaşmanın referandumda destek göreceğine inanç belirtti.
Türkiye AB Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, konuşmasında Türkiye’nin AB müzakere süreci konusunda da değindi ve öğrencilere bilgiler verdi. Süreç ile ilgili yapılan çalışmalar, imzalanan anlaşmalar, Türk vatandaşlarının AB ülkelerine vizesiz girmesi için yapılan çalışmalar, Türkiye Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve bakanlarının dış temasları ve yapılan ziyaretleri anlattı.
Türkiye’nin beklentisinin daha fazla fasıl açılması olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, önlerinde Rum Yönetimi’nin engellemelerinin bulunduğunu, Türkiye ile enerji fasıllarını açılması gerektiğini, AB’den olumlu adımlar beklediklerini, Türkiye’nin de üzerine düşenleri yapmak için çalıştığını, reformlar yaptığını anlattı.