Sevgili yoldaşlar,

Bugün burada sizlerin arasında olmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Bu vesileyle sizlere, gelecek Mart ayında Birleşmiş Milletler gündeminde ellinci yılını tamamlayacak olan Kıbrıs konusundaki kapsamlı müzakerelerin mevcut durumuna ilişkin özlü bilgi vermek istiyorum.

Sevgili arkadaşlar,

Sizlere son kez burada hitap ettiğim zaman, iki toplum lideri arasındaki müzakerelerin tekrar başlayacağı yönündeki kanaatimi dile getirmiştim. 2008-2010 dönemini kapsayan müzakerelerde önemli anlaşmalar ve yakınlaşmalar elde edildiğini ve başlaması halinde görüşmelerin yıllar değil sadece aylar içerisinde tamamlanabileceğini vurgulamıştım.

Umduğumdan daha fazla zaman almış olmasına rağmen müzakerelerin, iki liderin anlaşmaya vardığı tarihi ortak açıklama ile en nihayet başladığını sizlerle bugün paylaşmaktan mutluluk duyuyorum.

Bu ortak açıklamanın tarihi bir özelliği olduğunu vurguladım, zira federal Kıbrıs’ın yönetim ve güç paylaşımı gibi kritik konularının ele alınmasıyla, metnin müzakere masasında hızlı bir ilerlemenin yolunu açacağına inanmaktayım.

Mesela,

– geçen hafta anlaşmaya varılan ortak açıklamanın ile liderler iki kesimli, iki toplumlu ve iki tarafın siyasi eşitliğine dayalı bir federasyonu gerçekleştirmeyi hedefledikleri hususunda anlaştılar.

– Federasyon, Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumlardan eşit olarak kaynaklanan ve Birleşmiş Milletler Şartı altında Birleşmiş Milletlerin tüm üye Devletlerinin yararlandığı egemenlik olarak tanımlanan şekliyle tek bir egemenliğe sahip olacaktır.

– Federasyonun tek uluslararası kişiliği ve tek vatandaşlığı olacaktır. Federasyon’un tüm vatandaşları aynı zamanda ya kıbrıs Türk Kurucu Devletinin ya da Kıbrıs Rum Kurucu Devletinin vatandaşı olacaktır.

-Federasyon, eşit statüye haiz iki kurucu devletten oluşacaktır.

– Taraflardan hiçbiri diğeri üzerinde otorite veya yasal yetki iddiasında bulunamayacaktır.

– Anayasada belirtilen yetkiler Federal Hükümet tarafından kullanılacaktır; geriye kalan, yani artık yetkiler, kurucu devletler tarafından icra edilecektir.

– Federasyonun iki kesimli, iki toplumlu doğası ile AB’nin üzerine inşa edildiği ilkeler korunacaktır.

Liderler, önceki müzakerelerde varılan yakınlaşmalara saygı gösterileceği ve geriye kalan ana konular üzerinde yoğunlaşılacağı hususularında mutabık kalırken, yakınlaşmaları daha ileriye götürecek önerileri de, karşılıklı mutabakat olması durumunda, dikkate alacaklardır.

Bugün, uzun zamandır beklenen bu ilerleme vesilesiyle adanın iki tarafında bir iyimserlik hüküm sürmektedir.  Aynı zamanda, bu sorunu çözmemize ilişkin bir de güven duygumuz da bulunmaktadır.

Tabii ki bu olumlu gelişmeyi mümkün kılacak değişikliğin sebebi ile bu gelişmenin Kıbrıslı liderlerin üzerinde mutabık kaldığı diğer geçmiş açıklamalardan nasıl farklı bir sonuç vereceğini sorabilirsiniz.

Esasında bu olumlu gelişmeye neden olan ve bu kez Kıbrıs’ın birleşmesinde başarılı olunabileceğine dair umut aşılayan çeşitli unsurlar vardır. Çeşitli unsurlar bulunmakla birlikte benim görüşüme göre esas unsurların bazıları şu şekildedir:

– adanın iki tarafında da yaşanan ekonomik zorluklar nedeniyle daha fazla insan ekonomide köklü değişiklik yapılması gerektiğini kabul etmektedirler. Eğer ekonomik büyümeyi normal seviyeler üzerinde sağlamak istiyorsak bu köklü değişiklikleri yapmak zorundayız.

– yakın geçmişte ortaya çıkan bir gelişme olarak doğal kaynakların keşfi, bu zenginliklerden en kazançlı, hızlı ve istikrarlı şekilde fayda sağlamak isteyen Kıbrıslıları çözüme zorlayan bir diğer etkendir.

– 2004 BM kapsamlı çözüm planına “evet” diyen siyasiler şu an adanın iki tarafında da iktidarda bulunmaktadırlar.

– Türkiye- AB ilişkilerinin ilerletilmesinde yeniden ortaya çıkan ilgi ve Türkiye’nin müzakerelerin hızlı ilerlemesine verdiği güçlü destek .

Değerli arkadaşlar,

Kritik bir sürece giriyoruz. Bu dönemde, Avrupa Birliği iki tarafa yardım edecek bir rol oynayabilir. Birleşmeden sonra, AB müktesebatının hızlı bir şekilde yürürlüğe girebilmesi maksadıyla, gelecekteki Kıbrıs Türk Kurucu Devleti’nin müktesebatı tam anlamıyla uygulamasını teminen hazırlanmasına yardımcı olmak için çabaların artırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu, kendi aramızdaki işbirliğini artırmayı ve Kıbrıs Türk toplumuna yönelik teknik ve mali yardımı ilerletmeyi gerektirmektedir. AB yanlısı yeni hükümet AB uyum sürecini hızlandırmış ve adanın sorunsuz birleşmesi için 70 farklı yasa ve tüzüğü kabul etmiştir.

Seçilmiş Kıbrıslı Türk temsilcilerin Avrupa Parlamentosu’na etkin katılımını mümkün kılacak bir yöntem bulunmasına da ihtiyaç bulunmaktadır. Bu konuda Sosyalist Grubun almış olduğu inisiyatifi memnuniyetle karşılıyoruz, ancak AP’nun bu ihtiyaca cevap verecek bir yöntemi henüz bulamaması ise Kıbrıslı Türkler arasında hayalkırıklığı yaratmaya devam etmektedir.

Bugün burada bana hitap edebilme fırsatını verdiği için Başkan Swoboda’ya ve ayrıca Sosyalist Gruba, yıllar boyunca Cumhuriyetçi Türk Partisi ile güçlü bir dayanışma içerisinde bulunduğu için teşekkür ederek konuşmama son vermek isterim. Başkan Martin Schultz ve Başkan Hannes Swoboda, ayrıca Mechtild Rothe,  Jan Marinus Wiersma ve Libor Roucek gibi yoldaşlara aramızdaki bağın güçlü kalması için ellerinden gelen tüm çabayı sarfettiklerinden dolayı müteşekkiriz.