Dışişleri Bakanı Özdil Nami, bugün Sim TV’de yayınlanan Radyo Gazetesi programına katılarak gündeme dair gelişmeleri değerlendirdi.

Dışişleri Bakanı Özdil Nami, özellikle ortak açıklama metni ve ABD Başkan Yardımcısı Biden’in ziyaretinden dolayı umutların yeniden yükseldiğini ve ardından önemli gelişmelerin olacağı yönünde beklentilerin olduğunu, ancak sonrasında müzakerelerin çok iyi bir noktaya gelmediğini hatta karamsar bir tablonun oluştuğunu söyledi.

Müzakerelerin hangi boyutta olduğunun sorulması üzerine Bakan Nami, “Müzakerelerde iyi günler olduğu gibi kötü günlerde olacaktır, bunu bilerek yolumuza devam etmemiz gerekmektedir. İçinde bulunduğumuz dönemde müzakerelerde fazla iyimser olmamıza neden olacak bir noktada değiliz. Maalesef ortak açıklamadan sonra yeni bir yakınlaşma üretilmedi. Hâlbuki ortak açıklama metni tarihi bir metin olmuştu ve hemen akabinden işadamları, sendikalar ve din adamları gibi farklı çevrelerden, ortak açıklama temelinde federal bir çözüme ulaşmak için büyük destek gelmiştir. Fakat Kıbrıs Rum tarafının, ‘Kıbrıs’ta devlet başkanının tüm vatandaşların oyları’ ve ‘basit çoğunluk ilkesi ile seçilebilmeli’ önerileriyle ortaya çıkması ve bunu müzakere masasına koyma cesaretini göstermesi, müzakerelerin kaldığı yerden devam ettiğini söylemeyi mümkün kılmamaktadır ve hatta geriye doğru kayma olduğunu göstermektedir” dedi.

Ortak açıklama metni üzerinden 4 ay geçmiş olmasına rağmen yeni bir uzlaşı noktası oluşmamış, tam tersine geçmişte oluşan uzlaşıların da ortadan kalkmaya başlandığı yönünde somut veriler olduğunu belirten Bakan Nami, “Bu durum bizi iyimser havadan çıkarıp daha temkinli bir havaya iten bir noktaya getirdi” dedi.

Dışişleri Bakanı Nami, ortak açıklamadan sonra genel beklentinin tarama sürecine geçilmesi olduğunu işaret ederek, “Oluşan yakınlaşmaların, tarama sürecinde Eroğlu ve Anastasiadis tarafından kısa sürede üzerinden geçilmesi ve teyit edilmesi yerinde olacaktı. Eğer tarafların daha iyi bir önerisi olması ve karşı tarafı ikna etme durumu olursa, sözkonusu öneri yeni bir uzlaşı olarak kabul edilecekti. Ama yeni uzlaşı oluşamıyorsa geçmiş uzlaşılar muteber kabul edilip korunması gerekmekteydi” dedi.

Bakan Nami, sadece ortak açıklamanın kendisinin yeterli olmadığını, çünkü geçmişten gelen çok büyük bir BM müktesebatı ve daha önceden oluşmuş yakınlaşma kâğıtlarının olduğunu ve onların mevcut olmadığı şeklinde hareket edilmesi halinde bunun sürece büyük zarar vereceğini söyledi. Bakan Nami özellikle zaman konusuna değinerek, “İlk yakınlaşmalar 18 aylık bir süreç içinde oluştu, bu durumun yok sayılması halinde iki taraf müzakerelere uzlaşı noktasından değil başlangıç noktasından başlayacak ve maksimalist taleplerin masaya getirecektir” dedi.

Bakan Nami, “Kıbrıs Rum tarafı sürekli olarak Kıbrıs Türk tarafının toprak ve harita konularını artık tartışmaya açmasını talep etmektedir. Hâlbuki bu yaklaşım müzakerelerin sağlıklı devam etmesi ile ilgili kurguya temelden aykırıdır” dedi. Bakan Nami ilk önce federal bir Kıbrıs’ın nasıl oluşacağı ve daha sonra da güç paylaşımı ve yönetiminin nasıl olacağı konusunun çok iyi belirlenmesi gerektiğini söyledi. Bakan Nami, bu konularda bir yakınlaşma sağlanmadan ve Kıbrıs Türk tarafının siyasi hakları ile ilgili endişeleri devam ederken mülkiyet, toprak, hatta harita konularını gündeme getirmenin mümkün olmadığını, olduğu takdirde müzakerelerin muazzam bir krize dönüşeceğine işaret etti. Nami, güç paylaşımı, ekonomi ve AB konularının öncelikle ele alındığını, mülkiyet ve harita konusunun müzakerelerin en son safhasında ele alınması hususunun Türk ve Rum tarafının ortak uzlaşısı olduğunu ve BM Genel Sekreteri tarafından da teyit edildiğini vurguladı.

Bakan Nami, geçmiş yakınlaşmaların Eroğlu – Anastasiadis yakınlaşmasına dönüşmesi için hiçbir çalışma yapılmadığını, aksine Kıbrıs Rum tarafının tavrı yüzünden öneri – karşı öneri – köprü kurucu öneri gibi bir yaklaşım sergilendiğini işaret ederek, Rum tarafının geçmiş yakınlaşmaları konuşmayarak bunları istediği zaman sıfırdan gündeme getirebileceği inancı ile müzakerelere devam ettiğini sözlerine ekledi.

Nami, “Bugünkü krizin temelleri 4 ay önce müzakereler başladığında atılmış oldu. Çünkü müzakereler başladığında özellikle Kıbrıs Türk tarafının yakınlaşmalar konusunda daha ısrarcı bir tavır sergilemesi gerekmekteydi” dedi. Bakan Nami, “Tarama süreci, gerçek bir tarama değil, görüş alışverişi şeklinde oldu. Başladığı ilan edilen özlü müzakerelerinde tarama sürecinden bir farkı yoktur. Maalesef liderler tarafından disiplinli, hedefi belli olan bir müzakere süreci henüz oluşturulmamıştır. Kıbrıs Rum tarafı bir oyalama takdiği içindedir. Kıbrıs Rum tarafının taktiğini bozmak için Kıbrıs Türk tarafı tarafından daha ciddi adımların atılması, bunu da işbirliği içinde yapılması gerekmektedir. Kıbrıs Rum tarafı, kapsamlı çözümün ana konularını ele almak yerine müzakere masasında taktiksel üstünlük elde etme çabasında olduğu açıktır ve bu oyunu bozmamız lazım” dedi.

Biden’in ziyaretinin beklenilen sonucu üretmediğini işaret eden Bakan Nami, “Bu durum, gündemde olan Kerry’nin ziyaretine de etkisi olacaktır. Bence Kerry’nin gelip gelmemesi şüpheli. Amerikalı yetkililer konuyu tekrar değerlendirmeye aldılar” dedi. Bakan Nami, ABD Dışişleri Bakanı’nın adaya gelmesi halinde yaşananlardan ders alıp özellikle Kıbrıs Türk tarafı olarak sadece bir konunun değil diğer tüm konuların da ele alınmasını sağlaması gerektiğini söyledi.

Hükümetin müzakerelerden memnun olup olmadığının sorulması üzerine Nami, “Bu konudan sorumlu bakanlık olarak daha yoğun bir tempoya gireceğimiz ortam için hazırlanıyoruz. Hükümetin uygun gördüğü ölçüde ve Cumhurbaşkanlığı ile koordineli bir şekilde sürecin daha sağlıklı bir şekilde kurgulanmasını hedeflemekteyiz. Bu tarihi süreci kaçırma lüksümüz yoktur” dedi.

Bakan Nami, sürecin kötüye gitmesinin bundan sonra daha da kötüye gidecek anlamına gelmediğine işaret ederek şöyle dedi: “Bu sıkıntılı günler mutlaka geçecektir, Kıbrıs Türk tarafı olarak hiç kimsenin karamsarlığa kapılmadan birbirine yardımcı olması ve birlikte çalışması gerekmektedir. Birbirimize kenetlendiğimiz takdirde Türkiye’nin de desteği ile Kıbrıs Rum tarafının taktiklerini bozabiliriz. İşbirliği içinde tıkanıklıklar çözülebilir. Halk, hükümet ve sivil toplum örgütleri ile işbirliği içinde bunları aşmanın formüllerini üreteceğiz. Halkın, tüm adanın, hatta bölgenin kapsamlı çözüme ihtiyacı vardır.”