Resmi ziyaret için Ankara’da bulunan Dışişleri Bakanı Özdil Nami, Diplomasi Muhabirleri Derneği (DMD) üyeleriyle bir araya geldi.

Kıbrıs konusuyla ilgili önemli bir fırsat penceresinin açıldığını ifade eden Nami, şöyle konuştu:

“Yeni bir kapsamlı çözüm planının referanduma sunulmasıyla ilgili önümüzdeki yılın ilk ayları telaffuz edilmeye başlandı. Türk tarafı bunun gerçekleşmesi için üzerine düşen tüm görevleri yerine getiriyor. Güçlü bir çözüm irademiz var, Türkiye Cumhuriyeti’nin verdiği çok güçlü bir destek var. Umarız, Rum tarafı da gereken cesareti gösterir, adımları atar ve kısa zamanda Kıbrıs konusunu tarihe gömeriz.”

Kıbrıs Türk ve Rum kesimi temsilcilerinin, Türkiye ve Yunanistan’a karşılıklı ziyaretlerde bulunmasına yönelik olarak Türk ve Yunan dışişleri bakanlarının yaptığı daveti değerlendiren Nami, “Bu bir ilk olacak. Tarihi kesinleşmemiş olmakla birlikte bu ay sonundan önce gerçekleşmesini bekliyoruz, bununla ilgili çalışmalar yapılıyor. Bu ziyaretler, eş zamanlı ve eş seviyede olacak. Sembolik açıdan da çok önemli olduğunu düşünüyorum” ifadesini kullandı.

Kasım ayında başlayacak müzakere sürecinin, nasıl Mart 2014’te referanduma gidecek kadar süratle ilerleyeceği sorusuna Nami, “Müzakereler sıfırdan başlamayacak. Bugüne kadar Kıbrıs konusunun görüşülmeyen herhangi bir boyutu kalmadı, önemli yakınlaşmalar elde edildi. Bunlar kullanılarak sonuca gidileceği için biz ocak ayına kadar olan sürenin yeni bir kapsamlı çözüm planını ortaya çıkarmak için makul bir süre olduğunu düşünüyoruz” yanıtını verdi.

Türk tarafının zamanla ilgili ön şartı değil, hedefi olduğunu ifade eden Nami, “Müzakereler başlayacak, bizim bununla ilgili koyduğumuz ön şart da yok. Liderler seviyesinde başlamasını, kaldığı yerden devam etmesini ve açıkta kalan konular üzerine odaklanılmasını istiyoruz” dedi. Aynı konuların kısırdöngü içinde tartışılmasına BM’nin de tahammülü kalmadığını dile getiren Nami, “Müzakereler kaldığı yerden devam edecek, ayak sürüyen taraf da bunun bedelini ödeyecek” diye konuştu.

Müzakere sürecinde güç paylaşımı ve yönetim, AB ve ekonomi konularında 2008-2010 döneminde önemli yakınlaşmalar elde edildiğine işaret eden Nami, geriye kalan konulardan mülkiyetin de eskisi kadar zor bir konu olmadığını vurguladı. Toprak konusunda da karşılıklı kriterlerin konulduğunu ve ortaya çıkacak haritanın Annan Planı’ndan çok farklı olmasının beklenmediğini kaydeden Nami, şöyle devam etti:

“Biz Türk tarafı olarak Annan Planı’ndaki toprak tavizi kadar rahat bir noktada olamayacağımızı karşı tarafa ilettik. O günden bugüne 10 yıl geçti, Maraş bölgesi hariç, toprak düzenlemesine tabi olacak bölgelerde ek yatırımlar oldu, hayat devam ediyor. O yüzden, o denli bir tavizi vermek daha zor. Ama toprak düzenlemesi üç aşağı beş yukarı o haritada neyse ona benzer bir şekilde olacak.”

“Bu konular aylarca tartışılacak konular değil. Açıkta kalan konuların en çetrefillisi mülkiyet konusu” diyen Nami, Kıbrıs sorununun iyi bir çalışmayla bitirilebileceğini, gerekli zeminin bulunduğunu, tek eksiğin ise siyasi cesaret olduğunu vurguladı.

Müzakere takvimine ilişkin öngörüsünü de paylaşan Nami, sene sonuna kadar açıkta kalan konular üzerine odaklanılması, sene sonunda yeni kapsamlı çözüm planının oluşturulması, mart ayına kadar planların halklara anlatılması, mart ayında da eşzamanlı referandumların yapılmasını öngördüklerini anlattı. Nami, Rum tarafının henüz bu öngörüye olumlu bir dönüşü olmadığını da ifade etti.

Nami, TC Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun KKTC’ye yapmayı planladığı ziyaret hatırlatılarak, bu çerçevede Türk tarafından yeni bir adım beklenip beklenemeyeceğinin sorulması üzerine, Kıbrıs’la ilgili tüm adımların karşılıklılık ilkesine dayandığını vurguladı. Nami, “Yunanlı muhatabı kuzeye geçerse belki Sayın Davutoğlu da güneye geçer veya belki ara bölgede bir araya gelirler. Neden olmasın?” dedi.

Davutoğlu’nun KKTC ziyareti için henüz bir takvim belirlenmediğini de ekleyen Nami, bakanın ziyareti sırasında dünyaya bazı mesajlar vermek isteyeceğini belirterek, iki taraf arasındaki görüşmeler için 4 Kasım tarihinin telaffuz edildiğini anımsattı ve “Onun öncesinde, sürece destek babında bir ziyaret düşünülüyor” diye konuştu.

Rum Kilisesi’nin süreç için olumlu adım atıp atmadığı sorusuna Nami, “Kiliseden medet ummuyoruz. Tarihten gelen yaklaşımlarının ne olduğunu biliyorsunuz, önümüzdeki aylarda değişmesi mümkün değil. Bizim kiliseyi doğru yola getirme gibi bir misyonumuz yok” yanıtını verdi.

İngiltere’nin sürece olası pozitif katkılarına ilişkin soruyu da yanıtlayan Nami, İngiltere’nin katkılarının olumlu etki yapabileceğini, tüm dünyanın Kıbrıs konusuna artan bir ilgisi olduğunu ve bunu memnuniyetle karşıladıklarını kaydetti. Gelecek birkaç ay içinde olumlu gelişmeler yaşanmazsa dünyanın ilgisini geri çekeceği mesajı verdiğini de belirten Nami, böyle bir durumda KKTC’nin, temsilcilikleri vasıtasıyla ve Türkiye’nin desteğiyle mevcut haksızlığa son verilmesini isteyeceğini söyledi.

Nami, “Bizim şu anda gündemimiz, elimizden gelen her türlü çabayı iyi niyetle ortaya koymak ve bu çabaların tüketilmesini sağlamak. Bu tüketildiği noktada, ya federal bir çözüm olsun ve bitsin veya yıllardır süren bu müzakerelerle ilgili dünya dursun ve yeni bir karar üretsin” dedi.

Kapalı Maraş’a ilişkin soru üzerine Nami, konuyla ilgili BM Güvenlik Konseyi kararı bulunduğunu, KKTC’nin Maraş’ı açmak gibi bir pozisyonu bulunmadığını ifade etti.

Avrupa Birliği’nin müzakere sürecinde rol almasına ilişkin yorumların sorulması üzerine Nami, “Müzakereler, BM Genel Sekreteri’nin iyi niyet misyonu çerçevesinde devam etmektedir. Müzakere masasındaki taraflar bellidir. AB’nin masaya bir taraf olarak oturmasına Türk tarafı izin vermez” dedi.

Adada bir çözümün ekonomik sıkıntıdaki Rum kesimine olası katkısını da değerlendiren KKTC Dışişleri Bakanı, çözümün her iki tarafa da büyük ekonomik kazançlar getireceğini belirterek, Rum tarafının ticari deniz filosunun Türk limanlarını kullanamaması nedeniyle önemli gelir kaybı yaşadığına, Türk hava sahasını kullanamamasının turizmine darbe vurduğuna, doğalgazın en az riskli ve en yüksek karlı şekilde Avrupa’ya nakil yolunun da Türkiye üzerinden geçtiğine dikkati çekti.

Yaklaşan seçimler ve Mart 2014 hedefine de değinen Nami, seçim dönemlerinde siyasi kararlar almanın zorluğuna işaret ederek, toprak konusunun hassas bir husus olduğunu ancak barışa ulaşmak için göğüslenmesi gerekeceğini belirtti. Seçim atmosferinde siyasiler için böyle adımlar atmanın zor olduğunu yineleyen Nami, “Şu anda önümüzde dar bir fırsat penceresi var, bu seçim takvimlerine girmeden bir uzlaşı formülünü çıkarmamız lazım” diye konuştu.

Yeni barış planının “Kıbrıslıların planı” olarak adlandırılabileceğini ifade eden Nami, “Ortaya çıkacak yeni kapsamlı çözüm planını Kıbrıslı Türkler ve Rumlar oluşturuyor. Bu, bir Kıbrıs çözüm planı olacak. Bu sayede ne Kıbrıslı Türkler ne de Kıbrıslı Rumlar sorumluluğu başkasına yükleyemeyecekler. Olumlu olursa bizim başarımız, olumsuz olursa da bizim başarısızlığımız olacak” dedi.

Rum kamuoyunda çözüme yönelik yaklaşımda değişiklik yaşanıp yaşanmadığının sorulması üzerine Nami, Rum tarafının, AB üyeliğini Türkiye’ye karşı bir koz olarak kullanmayı hedeflediğini ancak bunun gerçekleşmediğini belirterek, “Rum halkındaki en önemli değişiklik, AB üyeliğini aleyhimize kullanamayacaklarını anladılar, o yolu tükettiler” ifadesini kullandı.