Kıbrıs Türk tarafı, Kıbrıs konusunda karşılıklı kabul edilebilir bir anlaşmaya varılması maksadıyla yürütülen müzakerelere her daim yapıcı bir tutumla katılmıştır. Bunun en önemli tezahürleri 2004 yılında Annan Planı’nın kabulü ve 2017 yılında Crans Montana konferansına giden süreçte yaptığı açılımlardır. Benzer şekilde, Kapalı Maraş’ı da ilgilendiren Güven Yaratıcı Önlemlere ilişkin fikirlere de yine aynı müspet yaklaşımı göstermiştir. Tek gayesi statükonun kendine sağladığı konfor alanını bakileştirmek olan Rum tarafı ise gerek Kıbrıs konusundaki müzakerelere gerek Güven Yaratıcı Önlemlere matuf önerilere retçi bir anlayışla yaklaşmıştır.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti statükonun simgesi haline dönüşen Kapalı Maraş’a yönelik herkesin faydasına olacak olumlu adımlar atmaktadır. KKTC Cumhurbaşkanlığı ve Bakanlığımızın her vesile ile belirttiği gibi, kendi toprağımızın bir parçası olan Kapalı Maraş’a yönelik kararlar uluslararası hukuk ve mülk sahiplerinin haklarına saygı gözetilerek Devletimizin ilgili makamları tarafından alınmaktadır. Mülkiyet haklarına saygıya bu denli önem vermemize karşın, bazı ülke ile uluslararası ve bölgesel kuruluşların yetkililerinin GKRY’nin dayanaksız iddialarını destekleyen açıklamalar yapması talihsizdir. Talihsiz olduğu gibi Doğu Akdeniz’de istikrarın sağlanmasına vesile olacak Kıbrıs Adası’nda karşılıklı kabul edilebilir ve sürdürülebilir bir anlaşmaya varılmasını da engellemektedir.

Rum tarafı kendi lehine olan statükoyu kalıcılaştırmak, Kıbrıs Türk halkına uygulanan izolasyonu daha da ağırlaştırmak için her çabaya başvurmaktadır. Bir takım ülke ile uluslararası ve bölgesel kuruluşların yetkililerinin başarısızlığı defaten gün yüzüne çıkmış federal çözüm modeline destek vermeleri ise Ada’daki bu statükonun devamına hizmet etmektedir.

Müzakerelerdeki 50 yıllık başarısızlığı da dikkate alan Kıbrıs Türk tarafı, müktesep hakkı olan egemen eşitlik ve eşit uluslararası statüsünün güvence altına alınmasını müteakip bir işbirliği ilişkisinin tesis edilmesini öngören önerisi çerçevesinde üzerine düşeni yapma kararlılığını sürdürmektedir. Kıbrıs Türk tarafı, bu önerinin, Ada’daki gerçeklere uygun ve bir anlaşmayı mümkün kılacak tek çözüm modeli olduğuna, bu öneri çerçevesinde varılacak bir anlaşmanın ise, bölgemizde istikrarın sağlanmasına vesile olacağına inanmaktadır.

Dönüşü olmayan bir yola çıkılmıştır. Bu gerçek herkes tarafından ne kadar erken algılanır ve hazmedilirse, Ada’da ve bölgede herkesin kazançlı çıkacağı koşullar o kadar erken oluşabilecektir.