Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Doğu Akdeniz’de Kıbrıslı Türklerin Ada üzerindeki hakları gözetilmeden gayrı yasal bir şekilde yürütmekte olduğu hidrokarbon arama faaliyetleri çerçevesinde sözde münhasır ekonomik bölgesindeki parseller arasında yer alan 9 numaralı parselde Bahama bandıralı SAIPEM 10000 isimli gemi ile sondaj çalışmasına başlaması, görüşmelerin yürütüldüğü bu dönemde endişe verici bir gelişme teşkil etmesinin yanında, Devletimizin Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) verilen ruhsat alanı ile çakışan bir bölgede başlatılmış olması nedeniyle dekabul edilemezdir. Üstelik, güven yaratıcı önlemler üzerinde ısrarla duran Rum tarafının güven sarsan bu tavrını anlamak hiç mümkün değildir.

BM Genel Sekreteri tarafından Kıbrıs müzakerelerinde aktif bir rol üstlenmesi beklenen yeni bir özel danışman atandığı ve müzakerelerde yeni bir aşamaya geçildiği bir dönemde, Kıbrıs Rum tarafının 9. parselde sondaj çalışması başlatması ve Mısır ile deniz sınırlarında yer alan hidrokarbon kaynaklarından ortaklaşa yararlanılmasına yönelik çerçeve anlaşması imzalanması gibi tahrik edici girişimler, Rum tarafının çözüm yönündeki irade eksikliğini ve Doğu Akdeniz’de gerginliği tırmandırma politikalarını devam ettireceğini göstermektedir.

GKRY’nin bir oldu-bitti yaratmak suretiyle, tek taraflı tasarruflarla, Kıbrıs Adası’nın iki eşit ortağından biri olan Kıbrıs Türk halkının meşru hak ve çıkarlarını gasp etmesine göz yumulmayacağını önceki açıklamalarımızda da ifade etmiştik. KKTC Hükümeti bu yönde gerekli adımları atmaya devam etmektedir. Bu çerçevede, KKTC tarafından TPAO’na arama ruhsatları verilen sahalarda Ada kaynaklarının ortak sahibi olan Kıbrıs Türk halkı adına araştırma yapması maksadıyla, Kıbrıs Türk tarafı Türkiye ile işbirliği içerisinde sismik araştırmaya uygun teknik donanıma sahip bir gemiyi bölgeye gönderme kararlılığındadır.Sismik araştırma verilerinin sonucuna bağlı olarak ilgili sahalara sondaj platformu gönderilmesi de öngörülmektedir.

Kıbrıs Türk tarafı olarak, Ada çevresinde bulunan ve her iki halkın ortak malı olan doğal kaynakların araştırılması, çıkarılması ve işletilmesinin tek yanlı girişimler yerine, kapsamlı çözüme ulaşana kadar, bu alandaki faaliyetlerin tarafların karşılıklı belirleyecekleri bir işbirliği çerçevesinde yürütülmesinin en doğru yol olacağı kanaatindeyiz. Bu bağlamda, 24 Eylül 2011 ve 29 Eylül 2012 tarihlerinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri aracılığıyla Kıbrıs Türk tarafının yapmış olduğu önerilerin yapıcı bir işbirliğinin çerçevesini teşkil ettiğini yeniden hatırlatmakta yarar görmekteyiz. GKRY’nin müzakere sürecinin içinden geçtiği duyarlı dönemi de dikkate alarak, bu tek taraflı eylemini durdurmaya davet ediyoruz.

Kıbrıs Rum liderliğinin, tek yanlı ve gayrı yasal faaliyetlerden vazgeçerek, iki lider tarafından 11 Şubat 2014 tarihinde kabul edilen Ortak Açıklama ile yeniden başlamış olan BM müzakere sürecine çözümü hedefleyerek odaklanması Kıbrıs Türk tarafının beklentisidir.