Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Kıbrıs Türkü’nün Doğu Akdeniz’de bulunan doğal kaynaklar üzerindeki haklarını göz ardı eden, tek yanlı, hukuka ve hakkaniyete aykırı faaliyetlerini maalesef devam ettirmektedir. KKTC olarak daha önce açıkladığımız çerçevede adım atmamız artık kaçınılmaz olmuştur. Kıbrıs adasında yönetimi ve zenginliği Kıbrıslı Türklerle paylaşmaya hazır olmayan bu zihniyete karşı seyirci kalmayarak haklarımızı fiiliyatta hayata geçirecek adımları atarak gerekli çalışmaları başlatacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Müzakereler kaldığı yerden aynen devam etmelidir diyen Kıbrıs Rum liderliğinin federal bir ortaklıkta olmazsa olmaz olan zenginliği paylaşabilme konusunda ciddi bir zaafiyeti olduğu bu davranışıyla da açıkça ortaya çıkmıştır. Bu kaynakları birlikte yönetme ve birlikte işletme konusunda yapmış olduğumuz tüm çağrıların yanıtsız kalması bir fırsatın daha kaçırılması sonucunu doğuracaktır ve bu durum Kıbrıs Türk tarafının da kendi lisans verdiği sahalarda kazı çalışması başlatmasını artık kaçınılmaz kılmıştır.

Bilindiği üzere, GKRY ile ABD arasında geçtiğimiz hafta bir niyet belgesi (statement of intent) imzalanmıştır. Sözkonusu belgenin, ABD ve GKRY arasında deniz ve sınır güvenliği, terörizmle mücadele ve bölge istikrarı konularında ikili ilişkilerinin güçlendirilmesini kapsadığı anlaşılmakta olup, öncelikle GKRY’nin “Kıbrıs Cumhuriyeti” sıfatıyla imzaladığı bu belgenin Kıbrıslı Türkleri hiçbir şekilde bağlamadığını ve tarafımızca yok hükmünde olduğunu ifade etmek isteriz.

Rum Yönetimi’nin, İsrail ve Mısır ile yaptığı üçlü işbirliği anlaşmalarına, imza edilen bu belge marifetiyle ABD hükümetini de bu ittifaka katmaya çalıştığı aşikardır. Bu tutum, GKRY’nin esas muhatabı olan Kıbrıs Türk tarafının Ada’nın doğal kaynakları üzerindeki eşit hak ve çıkarlarını ısrarla hiçe saymasına başka bir örnek teşkil etmekte olup esas niyetinin de bu olduğu bir kez daha ortaya koymaktadır.

GKRY, Kıbrıs Türk tarafının doğal gaz konusunda yıllardır yinelediği işbirliği teklifini geri çevirmekte, bunun yerine Doğu Akdeniz’de Mısır, İsrail ile yaptığı antlaşmalarla devam ettirdiği tek taraflı faaliyetlerini, şimdi de ABD’yi de sürece müdahil etme çabasıyla sürdürmektedir. Bu durum maalesef adadaki ve bölgedeki istikrarı ve güvenliği tehdit etmektedir. Dışişleri Bakanlığı olarak, bu konuya müdahil olan ülkeleri ve şirketleri, sağduyulu davranmaya ve adanın gerçeklerini dikkate alarak hareket etmeye davet eder, Kıbrıs Türk halkının haklarının ihlali anlamına gelen bu gelişmelere seyirci kalmayacağımızı ve insanlarımızın geleceğini etkileyen bu hamleye karşı gerekli girişimlerin başlatıldığını belirtmekte fayda görmekteyiz.