İki Devletli Çözüm Vizyonumuz

İki Devletli Çözüm Vizyonumuz

Cenevre’de 2021 yılının Nisan ayında gerçekleştirilen 5+BM gayrı resmi toplantısında sunulan yeni vizyonumuz, aynı temelde ve aynı yöntemlerle yürütülen onlarca yıllık müzakerelerdeki çıkmazın aşılması hedefiyle, BM Genel Sekreterinin her iki tarafa yaptığı “kalıpların dışında düşünülmesi” ve “bu sefer farklı olması” çağrıları ışığında ortaya konmuştur.

Kıbrıs Türk tarafının önerisinin özü, Kıbrıs Türk halkına ait Devletin özden gelen ve yadsınamaz hakkı olan egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün garanti altına alınmasıdır. Bunu mümkün kılmak için, tarafların özgürce müzakere edilmiş olan ve karşılıklı olarak kabul edilebilir bir işbirliği ilişkisi kurmaları amacıyla resmi müzakerelere başlamaları için bir yeni bir zemin oluşturulması gerekmektedir.

Önerimizin arkasındaki mantık, mevcut gerçeklere dayanmaktadır. Gerçek şudur ki, “Kıbrıs Cumhuriyeti” ortaklığının Kıbrıs Rumları tarafından gasp edilmesi ve Kıbrıs Türk halkının ortaklık devletinin tüm organlarından uzaklaştırılması, zorunlu olarak Kıbrıs Türk tarafının yasama, yürütme ve yargı sisteminin Kuzey Kıbrıs Türk Devleti’ne evrilmesi ve adada her biri kendi halkı tarafından yönetilen iki Devletin varlığıyla sonuçlanmıştır.

İlaveten geçmiş müzakerelerden elde edilen deneyimler, olası resmi müzakereler öncesinde iki taraf arasındaki eşitliğin sadece müzakere masasında değil, dışarıda da sağlanmasının bir ön koşul olduğunu kuşkusuz bir şekilde göstermektedir. Eğer iki taraf arasında ortak bir zemin bulunursa ancak o zaman yeni zeminde zaman sınırlı ve sonuç odaklı resmi müzakerelerin başlaması mümkün olacaktır.

Kıbrıs Türk tarafının önerisi aşağıdaki maddeleri içermektedir:

  1. Genel Sekreter, Güvenlik Konseyi’nin iki tarafın eşit uluslararası statüsünün ve egemen eşitliğinin güvence altına alındığı bir kararı kabul etmesi için inisiyatif alacaktır. Böyle bir karar, mevcut iki Devlet arasında iş birliğine dayalı bir ilişki kurulması için yeni bir zemin oluşturacaktır.
  2. Yukarıda belirtilen düzenlemeyle iki tarafın eşit uluslararası statüsü ve egemen eşitliği güvence altına alındıktan sonra taraflar, BM Genel Sekreteri himayesinde karşılıklı olarak kabul edilebilir bir iş birliği anlaşması oluşturmak için sonuç odaklı ve zaman sınırlı müzakerelere başlayacaklardır.
  3. Müzakereler, iki bağımsız Devlet arasındaki gelecekteki ilişkilere, bunun yanısıra, mülkiyet, güvenlik ve sınır düzenlemesi ve AB ile ilişkilere odaklanacaktır.
  4. Müzakereler, Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık’ın yanı sıra uygun olduğu durumlarda gözlemci olarak AB tarafından da desteklenecektir.
  5. Herhangi bir anlaşma bağlamında, iki Devlet karşılıklı olarak birbirini tanıyacak ve üç garantör Devlet bunu destekleyecektir.
  6. Bu müzakereler sonucunda varılacak herhangi bir anlaşma, iki Devlette ayrı ayrı eş zamanlı olarak düzenlenecek referandumlarla onaya sunulacaktır.

5+BM gayri resmi toplantısı sonunda BM Genel Sekreteri, “Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin resmi müzakerelerin yeniden başlamasına olanak sağlayacak ortak zemini henüz bulamadık” ifadesini kullanmıştır.

“İki Toplumlu, İki Bölgeli Federasyon” Modelinin Başarısız Olmasının Nedenleri

Aşağıda belirtilen nedenlerden ötürü bugüne kadar “siyasi eşitliğe dayalı iki toplumlu, iki kesimli federal bir çözüme” varılması yönündeki tüm çabalar başarısızlıkla sonuçlanmıştır:

  • Uluslararası toplumun Kıbrıs Rum tarafına sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti” olarak muamele göstermesi, dolayısıyla Kıbrıs Rum tarafında güç ve refahı paylaşma yönünde bir motivasyon kalmaması. Kıbrıs Rum tarafının tek yanlı girişimlerinin uluslararası alanda herhangi bir yaptırımı ve bir sonucu olmaması.
  • Federalizmde en çok ihtiyaç duyulan prensip olan iki taraf arasındaki güvenin eksikliği.
  • İki taraf arasında resmi düzeyde anlamlı bir işbirliğinin olmaması.
  • Kıbrıs Rum tarafının, Kıbrıs Türk halkına yönelik tecridin sürdürülmesi yönündeki ısrarı.
  • Kıbrıs Rum tarafının 1963-74 yılları arasında Kıbrıs Türk halkına yönelik zulmünü gizleme girişimleri ve Kıbrıs sorununun 1974’te ortaya çıktığı iddiası.
  • Kıbrıs’ın Helenizmin ayrılmaz bir parçası olduğuna dair Kıbrıs Rum/Yunan zihniyeti. Dönemin Kıbrıslı Rum lideri Anastasiades’in “adanın her zaman Helen olduğunu” söylediği kayıtlarda yer almaktadır.

Bu bağlamda adadaki statükonun, uluslararası toplumun adadaki iki tarafa atfettiği statü farkının bir sonucu olduğu unutulmamalıdır. Uluslararası toplum, Kıbrıs Rum Yönetimi’ni adadaki tek meşru otorite olarak tanımaya devam ettiği ve Kıbrıs Türklerine sadece bir “topluluk” statüsü atfettiği sürece iki taraf hiçbir zaman anlaşmaya varamayacaktır.