SPUTNIKNEWS 

Nikolaos Stelya

Bakan olduktan sonra ilk röportajlarından birini Sputnik’le gerçekleştiren Çolak, “Yeni barış süreci korunmalı” mesajını verdi.

KKTC’de yeni kurulan Cumhuriyetçi Türk Partisi – Ulusal Birlik Partisi hükümetinde Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturan Emine Çolak, çözüm için Kıbrıs Rum tarafının istemlerini gözden geçirmesi gerektiğini vurguladı. Çolak, yeni süreçte Kıbrıs Türk liderliğinin Rusya ile daha yakın işbirliği içerisinde olmak istediğinin de altını çizdi.

Hukukçu ve Dışişleri Bakanı sıfatlarınızla Kıbrıs’ın geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim açımdan çok gecikmiş bir süreçle, çözüm arayışıyla karşı karşıyayız. Görüşmelerin yoğunlaşmış olması başlı başına bir olay. Ne yazık ki geçmişte bazı dönemlerde göstermelik müzakere süreçlerinden geçildi. Bazı dönemlerdeyse taraflar birbirine küstü. Ancak şu an çok yoğun ve yapıcı, sonuca götürücü bir süreçle karşı karşıyayız. İki tarafın çözüme motive olduğu izlenimi mevcut. İki liderin verdiği barış mesajları, jestleri, heyetler arasındaki sıkı görüş alışverişi çok önemli gelişmeler. Şu an önemli olan bu yeni süreci korumak. Sürecin yıpranmaması ve dinamitlenmemesi lazım.

Değindiğiniz bu olumlu havaya rağmen bazı esaslı konularda iki tarafın bakış açıları arasında uçurum var. Mülkiyet konusu bunlardan biri. Hukukçu gözüyle sizin bu konu hakkındaki görüşünüz nedir?
Geçtiğimiz süreçte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) konu hakkında bazı kararlar verdi ve içtihatlar oluşturdu. Şahsi kanım odur ki bu kararlar çözüm için zemin teşkil edebilir. Bu durumda insanlara ‘Bundan fazlasını talep etmeyin çünkü istediğiniz hukuka uymaz’ denilebilir. 2004’te Kıbrıslı Türkler aşırı istemlerin yerine gelmeyeceğini anlayarak, bazı acı reçeteleri kanıksayarak, ‘bir çözüm olsun’ beklentisiyle çözüme odaklandı. Rum tarafı çözüm önerisine ‘hayır’ dedi. Yeni süreçte ya anlaşma Kıbrıslı Rumlara doğru şekilde anlatılmalı ya da onların beklentisinde bir ayarlama yapılmalı.

Rum tarafında çok hassas olan bir ‘yerleşikler (Türkiye’den adaya 1974’ten sonra gelen vatandaşlar)’ meselesi söz konusu. Geçmişte Derviş Eroğlu bana Kıbrıs Türk tarafının kendi devletine anayasal ve hukuki bağlarla bağlı olan vatandaşları arasında ayırım yapmasının söz konusu olamayacağını belirtti. Sizin konu hakkındaki görüşünüz nedir? Çözüm sonrasında bu vatandaşların adadaki konumu ne olacak?
Eski cumhurbaşkanımız kendince yorumlamış konuyu. Bir başka yorumda da bulunabiliriz. Hiç kimse insanlar arasında ayırım yapmamalı. İnsanları Türk’tür, Maronittir, Afrikalıdır diye ayıramazsınız. Yerleşik ne demek? Nasıl bir tabirdir bu? Bugün itibariyle bu ülkede yaşayan, bu ülkede doğan, bu ülkeden başka vatan bilmeyen insanlarımız var. Bu insanlara ‘yerleşik’ diye tabela konulamaz. Onların hakları nasıl görmezden gelinebilir? Bu çok hassas bir nokta. İnsan hakları açısından bu konu hakkında hassasiyetim söz konusudur. Her türlü ayrımcılığın karşısında duran bir insanım. Ayrımcılık ve ırkçılık toplumlar arasında patlamaya hazır bomba gibidir. Bu konuda aşırı beklentiler içerisinde olunmamalı. Daha esnek bir bakış açısı geliştirmeliyiz.

Rum tarafınca hassas olarak algılanan bir diğer konu da ‘garantiler’ başlığı. KKTC’nin yeni Dışişleri Bakanı olarak sizin bu konu hakkındaki görüşünüz nedir?
TSK varlığı bana fazladan bir güven hissi veriyor. Bu bir gerçek. Bunu inkar edemem. Ama şunu sormalıyız: Bunun alternatifi olamaz mı? Karşı tarafın ve benim haklarımı ortak yapıda koruyan bir anlaşma ile TSK’nın adadan ayrılması için bir formül bulunamaz mı? Kişisel olarak bu sorular üzerinde yoğunlaşabileceğimizi düşünüyorum. Ancak sadece benim bunu düşünmem yeterli değil. Toplumun geri kalanı da bu konu hakkında fikir birliğine varmalı. Halkın bir kısmı sembolik sayıda askerin adada kalmasını talep edebilir. Bu formül çözümün yolunu açacaksa ben buna açığım.

Bildiğiniz üzere Rusya, son dönemde Doğu Akdeniz’de önemli roller üstlenmeye başladı. Moskova’nın Ankara ile birçok konuda ve özellikle enerji başlığında yoğun işbirliği söz konusu. Böylesi bir süreçte Kuzey Kıbrıs’ın Dışişleri Bakanı olarak Rusya’nın Kıbrıs’ta yapıcı bir rol üstlenebileceğini düşünüyor musunuz?
Rusya Federasyonu’nun Kıbrıs’a çok önemli ve olumlu bir katkısının olabileceğini düşünüyorum. Ne yazık ki Ruslar bu rollerini yeterince kullanmadılar. Rusya çözüm, uzlaşı ve adanın bir barış adasına dönüşmesi konusunda sesini yeteri derecede yükseltmiyor. Rusya’dan daha net mesajlar duymak istiyorum. Kıbrıslı Türklerle daha güçlü bir diyalog kurmalı. Şu an için bir Kıbrıslı Türk Dışişleri Bakanı olarak Rusya’nın işbirliği mesajını almış değilim. Ama almayı arzu ederim. Kişisel olarak Rusya’nın önemini, bölge için önemini, BM’deki rolünü, Türkiye ile ilişkilerini ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin mevcut yönetimiyle ilişkilerini takdir ediyorum. Niye bizler Kıbrıslı Türkler olarak bu ilişki ağının dışında tutulalım? Rus diplomatlarla ve yetkililerle niye daha sık görüşmelerimiz olmasın?