Kıbrıs Türk Halkının Ada’nın kıta sahanlığı üzerinde varolan hakları temelinde KKTC Bakanlar Kurulu 22 Eylül 2011 tarihinde belirlenen bölgelerde Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) petrol/doğal gaz arama/çıkarma sahalarında ruhsat vermiştir. Bu kapsamda ilk sismik arama çalışmaları 2011 yılı sonlarında gerçekleştirilmiştir.

TPAO’ya ait Barbaros Hayrettin Paşa gemisi sözkonusu ruhsat alanlarında KKTC Hükümeti ile 2 Kasım 2011 tarihinde imzalanan Sözleşme kapsamında daha ayrıntılı araştırmalar yapmak üzere bölgeye gelmiştir.

Kıbrıs adasının ortak sahibi olan Kıbrıslı Türkler, her konuda olduğu gibi, Ada’nın deniz yetki alanlarında bulunan doğal kaynakların araştırılması, çıkarılması ve işletilmesinde de eşit ve ayrılmaz haklara sahiptir. Bu çerçevede, Kıbrıs Türk tarafının da kendi belirlediği ruhsat alanlarında çalışmalar yürütmesi doğaldır.  Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin buna karşı ortaya koyduğu ve KKTC’nin varlığını inkara dayalı tepkiler mesnetsiz ve yersizdir. Esasen bölgede tek yanlı faaliyetlere girişmek suretiyle istikrarı tehdit edenin Rum tarafı olduğu hatırlandığında, bu tepkilerin mesnetten yoksun olduğu bir kez daha gözler önüne serilmektedir.

Kıbrıs Türk tarafı, başından bu yana Ada’nın doğal kaynaklarının paylaşımının karşılıklı diyalog ve iyi niyetle çözülebileceğine olan inancını muhafaza etmiş ve etmektedir. Kıbrıs Türk tarafının, 24 Eylül 2011 ve 29 Eylül 2012 tarihlerinde BM Genel Sekreterine de sunmuş olduğu Rum tarafına Ada’nın doğal kaynaklarının hakça paylaşımı çağrısında bulunan önerileri halen geçerlidir. Bu önerilere olumlu karşılık vermeyen Rum tarafı, Kıbrıslı Türklerin haklarını hiçe sayarak, bölgede tek yanlı hidrokarbon arama/çıkarma çalışmalarını sürdürmektedir.

Kıbrıs Rum basınında yer alan, Kıbrıs Türk tarafının bu girişiminin, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile Rum Yönetimi Lideri Nikos Anastasiadis’in geçtiğimiz gün gerçekleştirdiği görüşme ile eş zamanlı olmasının bir tesadüf olmadığı iddiası ise ciddiyetten uzaktır. Bu gibi çalışmaların uzun süreli planlamaları dayandığı konuyla ilgilenenlerin malumudur. Kaldı ki Kıbrıs Türk tarafının BM iyi niyet misyonu çerçevesindeki kapsamlı müzakere sürecinin en kısa sürede sonuç verecek şekilde yeniden başlatılması yönündeki çabaları ve Rum tarafının bu konudaki isteksizliği BM ve uluslararası camia tarafından da yakından bilinmektedir.

Ada’da ve Doğu Akdeniz’de barış ve istikrarın temin edilebilmesi için Rum tarafının bölgedeki tansiyonu artıran politikalarına son vererek, Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulunması yönündeki müzakerelerin sonuç odaklı bir şekile yeniden başlamasına yönelmesi ve kapsamlı bir çözüme varılana kadar hidrokarbon arama/çıkarma faaliyetlerinin karşılıklı mutabakatla belirlenecek ortak bir zeminde yürütülmesi arayışlarına yapıcı katkı koyması izlenecek en doğru yol olacaktır.

28 Kasım 2013

Lefkoşa.