Tag Archives: Rum tarafı

Bilindiği üzere, gerek küreselleşmenin getirdiği iletişim ve seyahat kolaylığı gerek bazı ülkelerdeki yoksulluk, ekonomik ve/veya siyasi istikrarsızlık sebebiyle uluslararası göç hareketleri giderek karmaşık bir hale gelmektedir. “Düzensiz göç” olarak adlandırılan bu olgunun yarattığı sorunlar göç edilen ülkelerin tek başlarına çözemeyecekleri kadar geniş kapsamlıdır. Dolayısıyla, düzensiz göçün önlenmesi uluslararası toplumun sorumluluk ve dayanışma içinde birlikte hareket etmesini gerektirmektedir.

Kıbrıs Adası, üç kıtanın kesiştiği stratejik bir konumda olması nedeniyle düzensiz göçten etkilenmektedir. Hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hem Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, çeşitli ülkelerden düzensiz göç almaktadır. Rum tarafının aksine, ülkemiz, uluslararası destekten yoksun, sadece Anavatan Türkiye’nin desteği ile düzensiz göç ile mücadele etmektedir. Yukarıda da belirtildiği gibi, düzensiz göç konusunda, tek başına mücadele etmek yerine işbirliği içinde mücadele edilmesi gerektiğine inanmaktayız. Ülkemiz, Adamızı ilgilendiren konularda Rum tarafı ile işbirliğine olumlu baktığını her vesileyle beyan etmektedir. Düzensiz göç konusunda Rum tarafıyla işbirliği tesis edilmesine yönelik yapmış olduğumuz teklifin halen geçerli olduğunu hatırlatmakta fayda görüyoruz. Uluslararası bir olgu olan “düzensiz göç” konusunda yapmış olduğumuz işbirliği önerisini bu vesileyle bir kez daha yineleriz.

Avrupa Birliği Dışişleri Bakanlarının katılımıyla Lüksemburg’da 18 Ekim 2021 tarihinde gerçekleşen Dışişleri Konseyi toplantısında kapalı Maraş ve Doğu Akdeniz’deki gelişmeler de ele alınmıştır.

Konsey toplantısında ele alınabilecek birçok acil gündem maddesinin yerine, AB’nin bu hususları gündemine taşıması Rum tarafını memnun etmeyi amaçlamaktan başka bir anlam taşımamaktadır. AB’nin yanlı tutumunu “üyelik dayanışması” adı altında takdim etmesi Kıbrıs Türk halkının AB’ye olan güvensizliğini derinleştirmektedir.

Kıbrıs Türk tarafının yapıcı önerileri geçerliliğini korumaktadır. Bu çerçevede kapalı Maraş konusunda, uluslararası hukuk ve özel mülkiyet hakkı gözetilerek alınan karar; bunun yanı sıra Doğu Akdeniz’de işbirliğini tesis edebilecek olan ve hala masada olan 13 Temmuz 2019 tarihli önerimiz maalesef AB tarafından görmezden gelinmektedir.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararlarının olumlu bir sonuç doğurmadığı ortadadır. Bu gerçekten hareketle, Kıbrıs Türk tarafı, egemen eşitliğe dayalı işbirliği önerisini yapmıştır. Olguları yansıtan bu önerinin tek gerçekçi çözüm yolu olduğunun tekrar anımsatılmasında fayda görülmektedir.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Malta bayraklı ve İtalyan sahipli bir gemi ile 3 Ekim tarihinde Doğu Akdeniz’de hidrokarbon araştırması başlatacağını duyurmuştur. Bunun yanı sıra Kasım ayında ise adanın Güneyinde sondaj çalışması yapmayı planladığını da açıklamıştır. Rum tarafının bu tek yanlı faaliyetleri Kıbrıs Türk halkının haklarının da ihlali anlamına gelmektedir.

Rum yönetiminin Doğu Akdeniz’deki gerginliği tırmandıran agresif tavırlarına rağmen Kıbrıs Türk tarafı, ilk günden itibaren, uzlaşı ve işbirliği önerileri yapmıştır. Kıbrıs Türk tarafının hidrokarbon kaynaklarına ilişkin 13 Temmuz 2019 tarihli kapsamlı işbirliği önerisi hala masadadır. Diyalog ve işbirliği için hiçbir zaman geç değildir.

Ayrıca, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de çıkarı bulunan ilgili tüm tarafların katılımı ile kapsamlı bir konferans toplanması önerisi, çıkış yolunu işaret eden son derece önemli bir girişimdir.

Rum tarafının bu konudaki yaklaşımı ise her zaman yapıcı önerilerimize kulak tıkamak ve kışkırtıcı faaliyetlerini sürdürmek olmuştur. Kıbrıs Rum yönetiminin tek yanlı faaliyetleri, Kıbrıs Türk halkının hakları yanında, Türkiye’nin kıta sahanlığını da ihlal etmektedir.

Kıbrıs Türk tarafı olarak işbirliği çağrımızı bu vesileyle bir kez daha hatırlatırız. Rum tarafının tek yanlı faaliyetlerle haklarımızı ihlal etmeye sürdürmesi halinde ise, Anavatan Türkiye ile birlikte kararlılıkla eşdeğer ve eş zamanlı adımlar atmaya devam edeceğiz.

İngiltere’nin Güney Kıbrıs’a akredite Yüksek Komiseri Stephen Lillie’nin Kathimerini gazetesine verdiği bir demeçte, Kıbrıs konusunda varılacak bir anlaşma için çıkış yolunun federasyon olduğuna işaret etmesi Kıbrıs meselesini çözümsüzlüğe hapsetmiş müzakere süreçlerinin tekrarlanmasından başka bir anlam taşımamaktadır. Kullandığı üslup ise tipik koloni zihniyetinin hala devam ettiğini göstermektedir.

Lillie’nin, İngiltere’nin girişimlerinin Anastasiades’in adem-i merkeziyetçi federasyon fikriyle uyumlu olduğunu ifade etmesi İngiltere’nin Rum tarafına muzahir bilinen tutumunu bir kez daha sergilemektedir. Garantör ülkelerden birisi olan İngiltere’nin Kıbrıs konusundaki bu tutumu kabul edilemez niteliktedir. Zaten Garantör ülkelerden sadece Türkiye garantörlüğün görev ve sorumluluklarını yerine getirmekte, diğerleri ise ırkçı ve bağnaz Rum politikalarını desteklemek ve teşvik etmekle meşgul olmaktadırlar.

Rum tarafının, yetki ve refahı Kıbrıs Türk halkı ile paylaşmayı reddetmesi nedeniyle yıllardır bu zeminde yürütülen müzakere süreçleri akamete uğramış ve Kıbrıs Türk tarafı kabul edilebilir ve sürdürülebilir bir anlaşma için yeni vizyonunu gündeme getirmiştir.

Kıbrıs Türk tarafının yeni vizyonu Cenevre’de gerçekleştirilen 5+BM gayrı resmi toplantı sırasında kayda geçirilmiştir. Bu önerimiz müktesep hakkımız olan egemen eşitliğimiz ve eşit uluslararası statümüzün tescilini öngören bir ilke üzerine tesis edilmiştir.

Bu ilkeyi öngörmeyen, Kıbrıs Türk halkına uygulanan haksız ve insanlık dışı izolasyonun devamına yardımcı olacak sözde çözüm modeli üzerinde ısrar etmek beyhudedir. Kıbrıs konusunu en iyi bilen ülkelerden biri olan İngiltere’nin bu gerçeği bir an önce benimsemesini ve iki egemen üs bölgesinin geleceğini garanti etme adına Kıbrıs Türk Halkına karşı sürdürdüğü Rum yanlısı politikasına artık bir son vermesini talep ediyoruz.