Radikal 

Barçın Yinanç

Adada süren barış görüşmelerinde gelinen noktayı nasıl tanımlardınız?

Tek kelime söyleyecek olsam, umutlu derdim. Olumlu bir hava var. Aktif, sık ve yapıcı görüşmeler yapılıyor masada. Bir de iyi bir hız var. İlerleme kaydediliyor.

Bu yakalanan ivme ve olumlu havayı neye bağlıyorsunuz?

Cumhurbaşkanımız seçim vaadini yerine getirmek için çözüm için hemen harekete geçti. Kıbrıs’lı Rum lider de geçmişteki liderlere oranla daha olumlu. Barış ve çözüm isteyen iki liderin kombinasyonu önemli. Barış cesaret istiyor; hem süreçle ilgili endişe duyanlara ve eleştirenlere karşı göğüs gerebilmek hem de güven telkin edebilmek cesaret istiyor.

İkincisi de zaman da önemli bir faktör. Türk tarafına onca yıldan sonra artık gerçekten gına geldi.

2004 referandumlarına oranla da Kıbrıs’lı Rumlar ciddi bir ekonomik kriz yaşadıkları için bir açılıma ihtiyaçları var. Adanın gelişimi, mülklerine kavuşabilmek için sorunların ortadan kalkmasına ihtiyaç var. Referandumdan 11 yıl sonra “fırsatı kaçırdık ve işler daha iyiye gitmedi” diye düşünebilirler. Neden hayır dediler; işler iyiye gidecek diye, ama tersine durum kötüye gitti ve şimdi durumun iyiye gitme şansı var.

Rum tarafında liderlik düzeyinde bir isteklilik var diyorsunuz ama topluma bakınca ne görüyorsunuz?

Ben Rum kesiminde çözüme karşı daha açık görüş görüyorum. Geçmişte zihinler çözüme kapalı idi; çözüme teşvik etmeyen kötü liderlik nedeniyle, maksimalist beklentiler ve eğitimden Kilise’ye kadar negatif unsurlar nedeniyle. Şimdi bunlar yavaş da olsa değişiyor.

Kilisenin tutumunda da değişim görüyor musunuz?

Yavaş bir değişim de olsa evet görüyorum. Eskiye oranla daha az sert açıklamalar yapıyorlar. Bir de güven arttırıcı önlemler kapsamında adadaki dini liderler biraraya geliyorlar. Biraraya gelmeleri toplumlara da iyi bir mesaj veriyor. Bunlar daha önce görmediğimiz şeylerdi.

Türk tarafında durum nedir? Sanki bu kez de Kıbrıs Türk toplumunda barış olasılığına karşı daha şüpheci daha az heyecanlı bir hava var.

O kadar çok hayal kırıklığı yaşandı ki; insanlar tabii ki kuşkulu. Hareketsiz geçen onca yıldan sonra umutları kırıldı ama bence çözüm isteğini kaybetmediler. Doğrudur eskiye oranla çözüm konusundaki istekliliği daha yılgın bir dille ifade ediyorlar. Ama yüzde 50 hatta 60 üzerinde bir oranda çözümden yana olunduğunu düşünüyorum.

Cumhurbaşkanlığı sözcüsü garanti konusunun tabu olmadığını söyledi. Siz ne düşünüyorsunuz?

Hiç bir şey değişmez değildir. 1960’larda hayata geçirilen garantilerin aynısının bugün geçerli olması yada toptan bunlardan vazgeçilmesi zorunluluk mudur? Bece ikisinin arasında bir formüle bakıyoruz.

Türkiye ile ilişkileri, Türkiye’nin sürece katkısını nasıl görüyorsunuz?

Türkiye çözüm konusunda samimi. 2004’te de öyleydi.

Tabii ki çözümde kendi çıkarları da var.  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan buraya geldi ve açık demeçlerinin yanı sıra kişisel açıklamalarını da dinleme imkanı buldum. Kişisel izlenimim çözüm için samimi bir istek olduğu. Türkiye sürece karışmıyor; manipüle etmek istemiyor; yada taraflar arasında görüşülen belli bir konuya taraf olmak istemiyor. Baskı, müdahale yada masada kabul edilenler konusunda bir paranoya yok. Hissettiğim şey, eğer Kıbrıs’lı Türkler bir uzlaşmaya varırlarsa, bu bizim için kabuldür. Ama tabii ki garantiler konusuna gelince, diğer garantör ülkeler gibi, yeni birleşik Kıbrıs’la ilgili görüşleri olacaktır.

Ama Erdoğan’ın KKTC Cumpurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın “yavru vatan değil kardeş vatan” nitelemesine gösterdiği tepki, Ankara ’nın KKCT üzerindeki hakimiyetini muhafaza etmek istediği gibi algılandı.

Bu hassas bir konu. Yeni atanan Türk büyükelçisine de söyledim. Türkiye bizim için çok önemli. Ama Kıbrıs’lı Türkler de kendi evlerinin sahibi olmak istiyor ve Türkiye’nin bunu tehdit edecek her hareketi ve söylemine tepki verirler. Erdoğan’ın yeni seçilmiş cumhurbaşkanımıza saldırgan olarak algılanabilecek söylemine Kıbrıs’lı Türkler “cumhurbaşkanımıza böyle konuşamaz; ona öyle parmak sallamaması gerekir” diye tepki gösterdi. Türkiye’yi yanımızda istiyoruz ama aynı zamanda kendi ayaklarımız üzerinde de durmak istiyoruz.

Türkiye’deki son gelişmeler süreçle ilgili size endişelendiriyor mu?

Türkiye’deki gelişmelerden endişeliyim, herşeyden önce dökülen kan nedeniyle çok üzgünüm. Sürece doğrudan olumsuz bir etkisi olmaz ama tabii ki Türkiye’nin merceğinin başka yere kayma durumu var.